Çocukluk anılarımın arasında günlerimi en net ve kendimi en uzak geçmişte hatırladığım zamanlarım … İlk defa otel içinde de olsa, yalnız başıma dolaşmama izin verildiği tatil olmasından dolayı benim için çok özel .Otelin çocuklar için olan aktivitelerine ilk defa tek katılabiliyorum, masa tenisi gibi değişik sporları ilk defa görüyorum…
Bir yandan da Bodrum’un o yıllardaki begonvilleri ve kaktüsleri hafızamda öyle canlılar ki…
O yıllar Kaktüs meyvesi Bodrum çarşısında midye gibi ayakta yeniyor, kalabalık kalabalığı getiriyor derken…
Esnafın kabuğunu soyup, bizim elimize tutuşturduğu kaktüsleri yerken mest oluyoruz ablamla…
Ama bizden daha çok mest olan biri var ; o da kaktüs yemeğe gelen herkese Mer & Dic krem i anlatıp , küçük krem şişelerinde hazırladığı kremleri hediye eden babamız.
Sadece dışarıda anlatsa iyi hoş, kaldığımız otelin müşterilerini de bir fırsata çeviriyor babam
Örneğin güneş yanığı olan birini görüyor, bizden hızlıca uzaklaşarak onun yanına gidip Mer & Dic kremi anlatıyor.
Otelin akşam yemeğinde yan masamıza oturan aileye de anlatıyor.
Denize gidiyoruz ‘’hain dalgalara vurma oyunumuz’’var , bol kahkalı oynuyoruz…
Dalgalar sakinleşince denizden çıktığımız gibi kreme ihtiyacı olabilecek birisini görüyor babam, şezlonguna kadar gidip kremini anlatıyor…
Demem o ki tutku bu ya; o bıraksa tatilde tutkusunu, tutkusu onu asla bırakmıyordu…
Tam tamına 21 yıl aynı hevesle anlattı kremini, aynı hevesle hediyeler verdi…
Blog bölümünün bir bölümünü eskiye dönük anılarımız ve babamın çabaları olacak…
Umarım severek okursunuz…